Yusuf Eymen, bizim bir komşumuzun 3 yaşındaki çocuğu. Yaşına göre çok zeki ve akıllı bir çocuk. Biz ailecek  kendisini çok seviyoruz. Eymen'de bize çok bağlı ve bizleri çok seviyor.

Eymen'in anne ve Babası çalıştığı için gün boyu bizde kalıyor.

Havalar ısındı ya,Eymen,sıcak havalarda Dondurma yeneceğini öğrenmiş.

Bir gün evden çıkarken bana İsmail amca, Dondurma mevsimi geldi dondurma almaya gidelim dedi.

Ben de bu gün çok işim var yarın gidelim diyerek başımdan savdım.

Ertesi gün aynı senaryo yeniden yaşandı.

Üçüncü gün Eymen elimden yapışıp İsmail amca hadi bakalım dondurma almaya gidiyoruz dedi. Ben de önce şu işlerimi bitireyim sonra gideriz dediğimde Eymen bana ne dedi biliyormusunuz?

İsmail amca, sen beni kandırıyorsun işlerin hiç bitmeyecek ve sen beni dondurma almaya götürmeyeceksin.

Yani, üç yaşındaki Yusuf Eymen'i,kolayca kandırabileceğimi düşünmekle hata etmiştim.

Benim doğruyu söylemediğime hükmetmişti. Onu kandıramamıştım.

Şimdi bunu neden anlattım biliyormusunuz?

Bizim Büyük Reis'i, kendi ifadesine göre, önüne gelen kandırmış.

Daha iki gün önce kandırıldık ama şimdi iyiyiz dedi.

Mesela, Ergenekon davasının haklı olduğuna o kadar inanmıştı ki  “Ben bu davanın savcısıyım.” diyerek davayı yürekten desteklediğini ilan etmişti.

 “Ülkemin bağırsakları temizleniyor.” diyerek sevinçle ve gururla desteklemişti.

Ne zaman ki 17-25 aralık operasyonlarıyla hesap tersine dönüp de Ergenekon sanıklarını hapse tıktırdığı belge ve bilgilerin düzmece olduğunu o zaman fark etti.

Kandırıldım dedi.

Beşar Esatla  ailecek ziyaretler yapıyorlar, tatillere çıkıyorlardı. Kardeşim Esat dediği kişiyle boğazlarından ayrı lokma geçmiyordu.

Amerika sayesinde  Esat’ın gerçek yüzünü gördü. Onun dünyanın en zalim diktatörü olduğunu söyledi. Meğer bunca zaman Esat tarafından kandırılmıştı.

Amerika yetkilileri de söyledikleri sözün ve Büyük Reise verdikleri vaatlerin arkasında durmamışlar. “Bize vaatleri böyle değildi. Kandırdılar.” dedi.

Valilerin emrine verilen askeri birlikler, kendilerine izin verilmediği için, gerekli gördükleri durumlarda ve yerlerde gerekli operasyonları yapamadılar.

Bundan faydalanan terör örgütü hem kırsalda hem de şehirlerde silah, cephane ve patlayıcı depoladı. Gücüne güç kattı. Terör örgütü güçlenirken, yeni mevziler kazanırken valilerimiz “operasyon gerektirecek bir durum yok, asayiş berkemal.” diye raporlar yazıp göndermişler. Reisimiz de bu raporlara inanmış.

Yani kandırılmış.

Buna benzer daha bir çok örnek var.

Acaba diyorum, seçme ve seçilme yaşını üç  yaşa kadar düşürsek mi?

Çünkü üç yaşındaki Eymen'i kandırmak pek mümkün olmuyor. Ne kadar uğraşsam da kandıramıyorum.

İzninizle, bu yazımı bir fıkra ile sonlandırayım:

Kayserili bir vatandaş Eminönü’nde oturmuş Yeni Caminin duvarına, hamsi yiyormuş.

Yediği hamsilerin kafalarını da gazete kağıdının üzerine yan yana  sıralıyormuş.

Doğu’nun ücra bir köşesinden iş bulmak için kalkıp İstanbul’a  gelen gariban Memo, oralarda dolaşırken Kayserili'yi görmüş.Hamsiyi de ilk kez gören bizim Memo, sıra, sıra dizilmiş hamsi kafalarını işaret ederek sormuş:

– Hemşerim, bunlar nedir?

– Bunnarı mı diyon gardaş? Bunar akıldır, akıl. Yediğin zaman, çabucak herkeşlerden daha akıllı oluyon.

Bu cevap, Memo’nun ilgisini çekmiş. Koca İstanbul’da eğer akıllı olursa iyi bir baltaya sap olacağını, ne kadar çabuk akıllanırsa da o kadar çabuk iş bulabileceğini düşünmüş.

– Hemşerim sen bunnari parayınan satirsen?

– Tabii satıyom, bedava verecek değelim ya. Danesi bi lira.

Memo bir lira verip bir tane alıp afiyetle yemiş. Bir müddet dolaşmış tekrar Kayserilinin yanına gelmiş.

– Hemşerim, verdigin şeyden bi poh ağnamamişem. Aklımda bi değişiklik olmir.

– Benim canım gardaşım. Tek bi dane yemeynen elbet de fargedemen.

– O zaman bi dene daha alirem, al bahem şu bir lirayı.

Bir müddet bu şekilde devam eden alış veriş sonunda, hamsi kafaları tükenirken Memo’nun da cebindeki para  tükenmeye  başlar. Memo kuşkulanır. Kayseriliye gider;

– Hemşerim galiba sen beni gandırirsen. Ben akılladığımı felan gormürem de, ağnamirem de.

Kayserili  gülümseyerek,

-Bah, bah, bah!  gördün mü?  akıllanmaya başladın bile

Cevabını verir.