Türkiye'nin içine düştüğü felâketi en açık şekilde gören ve bu konu üzerinde ciddi çalışmalar yaptıklarını öğrendiğim ana muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve son günlerde keskin çıkışlar yaparak konunun üzerine giden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın, tüm sivil toplum kuruluşları tarafından ve vatandaşlar tarafından hararetle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Evet, evet tahmin edeceğiniz üzere Ülkemizde konuşlanan başta Suriyeli ve diğer mültecilerden, sığınmacılardan bahsediyorum.
Olayın perde arkasında çok kirli plânların olduğu apaçık ortada, görülmektedir.
Bu kirli planları halkın görememesi belki doğal karşılanabilecek bir durum olabilir ancak, ülkeyi yönetenlerin bu kirli planları göremiyor ve gerekli önlemleri almıyor olmaları düşünülemez ve affedilemez.
Türkiye'ye milyonlarca Suriye'li geldikten sonra, İran üzerinden Afganistan'dan sözde savaş kaçkınları da gelmeye başlamıştır.
Gelenlerin tamamına yakınının genç, savaşma yeteneği olan insanlardan oluştuğu görülmektedir. İçlerinde kadın yok, çocuk yok, yaşlı yok, bu nasıl sığınmadır?
Bu düzensiz göçün adı, hiç lamı cimi yok, sesiz istila planlamasıdır.
Ayrıca söz konusu kirli istila plânının uzun vadeli olduğu da anlaşılmaktadır.
Uzmanların Türkiye'nin 2053 yılı nüfus planlaması hesaplamalarına göre bu tarihte 35 milyon Suriye'li nüfusun Türkiye sınırları içerisinde olacağı tahmin edilmektedir.
Bu operasyon tam anlamıyla Türkiye'nin nüfus yapısının değiştirilmesi ve yönetim şeklinin değiştirilmesine yönelik bir operasyondur.
Hatta daha da ileri aşamada çok daha ileri gidilerek nüfus sıfırlaması Projesi hedeflendiği de açıkça görülmektedir.
Bu kanıya nereden varıyoruz? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sığınmacıları ülkelerine gönderirsek, çalışacak insan bulamayız gibi saçma söylemlerinden anlamak hiç de zor değil.
Bu operasyonu bir açık kalp ameliyatı gibi düşünebiliriz; Türkiye'nin by pass edilerek, yerine yeni bir kalp takılmak istendiğini söylemek hiç de abartılı bir görüş değil, aksine hiç kuşkusuz mümkündür.
Büyük bir istila planlaması içerisinde olan hain güçler bu planlarını parça parça hayata geçirmek istemektedirler.
Maalesef iktidardakiler başta Recep bey olmak üzere, bunca olumsuz gelişmeler karşısında hâlâ yaptıkları yanlış uygulamalarda ne yazık ki ısrar etmekte direniyorlar.
Hiç dilemem ama, ileride pazılın bütün parçaları birleştirildiğinde ortaya çıkan resimde her şey en net biçimde görülecektir.
İşte o zaman, gaflet ve ihanet içinde bulunanlar olayın farkına varacaklardır. Ancak iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
Ülkenin kendi öz nüfusu saf dışı bırakılırsa eğer, o ülkenin ayakta kalması mümkün olamaz.
İşte bu yaşananlar dolaylı bir savaştır ve Türkiye bu savaşın tam da göbeğindedir.
Bu yazılıp çizilenlerden veya söylenenlerden kimse vay efendim ırkçılık yapılıyor falan gibi saçma sapan söylemler içerisine falan girmeye çalışmasın.
Din kardeşliği ve soy kardeşliği gibi duygusal gerekçelere sığınmak yanlıştır.
Onları bu ülkeye gönderenler vakti zamanı gelince kullanacaklardır.
Bu konu siyaset malzemesi yapılmayacak kadar hassas ve önemlidir
Herkesin kendi evine gitmesini istiyoruz o kadar.
Umarım anlaşılmıştır. İş işten geçtikten sonra kapı dayaklamanın hiç kimseye bir faydası olmayacaktır.
SÖZÜN TAMAMI DELİYE SÖYLENİR.
İsmail ERGÜN