Elbette bir toplumun dini inançları, kutsal kitapları, kutsal mekanları, kutsal büyükleri vardır.
İnsanların bu konularda aşırı hassasiyet göstermeleri de çok doğal bir hadisedir.
İç güdüsel bir refleksle kutsal kitaplarını, kutsal mekanlarını, kutsal büyüklerini koruma altına alırlar.
Yani, Milli ve dini hassasiyet gösterirler.
Ancak dini hassasiyet adı altında birtakım yanlışlıkları örtmek için din olgusunu kullanırsanız, bütün kutsal saydığınız şeylere saygısızlık yapmış olursunuz.
Mesela iktidar her fırsatta neden din olgusunu kullanır ?
Çok açık, ister ki hayat pahalılığı konuşulmasın.
İster ki yaşamı adeta durma noktasına getiren Petrol zamları konuşulmasın.
İster ki elektrik, doğalgaz zamları konuşulmasın.
İşçiler konuşulmasın, emeklilerin içine düşürüldüğü açlık konuşulmasın.
İcra daireleriyle, Bankalarla borç batağı içerisinde boğuşan çiftçilerin düşürüldüğü durum konuşulmasın.
Esnafın artık kepenk indirdiği Türkiye konuşulmasın.
Kendileri hakkında en ufak bir eleştiri yapılmasın.
Bunlara benzer daha bir çok nedenlerden ötürüdür ki, sürekli dini ve Milli hassasiyetleri öne sürerek gündemi değiştirme çabası içerisindedirler.
Mesela dün, Milli ve dini hassasiyetler adına Sezen Aksu'nun şarkı sözlerine tepki gösterenler, bu gün de Gülşen’in kendi saz grubundaki bir arkadaşıyla yaptığı şakalaşma esnasında söylediği sözden ötürü Milli ve dini duygularının rencide edildiğini söyleyenler, bir çok kez dini vakıfların yatılı okullarında, Tarikatlara bağlı öğrenci yurtlarında tecavüzler, intiharlar, ölümler olduğunda acaba neredeydiler ?
Neden Milli ve dini hassasiyetleri rencide olmadı ?
Bu olayların acilen üstü örtüldü. Haber kanallarına yayın yasakları getirildi.
Aileler üzerine baskı uygulanarak susturuldu. Şikayetçi olmaları önlendi.
Yaşanan olaylar için soruşturma dahi açılmadı.
Mecliste verilen araştırma soruşturma önergeleri reddedilirken, neredeydiler ?
Neden Milli ve dini hassasiyetleri rencide olmadı ?
Vakıf yurdunda küçücük çocuklara tecavüz edilirken, sorumlu Bakanın bir kereden bir şey olmaz diyerek olayın üstünü örtmeye çalıştığında, neredeydiler ?
Neden Milli ve dini hassasiyetleri rencide olmadı ?
Evet soruyorum.
Neredeydi bizim milliyetçiler ?
Neredeydi bizim dinciler ?
İş bu konulara gelince, Milli ve dini hassasiyetten tıs yok.
İşte Milli ve dini hassasiyetten anladıkları da bu kadar.
Aslında Milli de değiller, dinci de değiller.
Milliyetçiliği ve dinciliği kendi çıkarları söz konusu olduğunda kullanmasını çok iyi beceriyorlar.
Kendileri hakkında en ufak bir eleştiri yaptığınızda veya bir yolsuzluk olayından bahsedecek olursanız,
Hemen bir savunma aracı olarak, Camilerimizi kapatamayacaksınız, ezanları susturamayacaksınız demeye başlarlar. Ne alakası varsa?
Oysa Dünyanın bütün güçleri birleşse bile, Camileri kapatabilecek , ezanları susturabilecek bir güç yok.
Bunu Bütün Dünya ülkelerinin bildiği gibi kendileri de çok iyi biliyor.
Haksız, hukuksuz, adaletsiz yapılan bir işten bahsetmeye kalkarsanız,
Bunlar terörist, bunlar din düşmanı, bunlar çürük, bunlar sürtük, bunlar cibilliyetsiz, bunlar kâfir yaftasını yapıştırırlar.
İktidardaki birilerinin yaptığı bir yanlışı ortaya çıkardığınızda,
Vay efendim biz Başkanı kimseye yedirmeyiz. Biz bu yola kefenimizi giydikte çıktık gibi süslü laflar etmeye başlarlar.
Eğer muhalefeti savunacak olursanız, dış güçlerin Ajanları, hainleri olursunuz.
Eğer iktidarın değişmesi için bir çaba sarf ediyorsanız,
Teröristlerle işbirlikçi, çete, vatan hainisiniz.
Kendilerinin iktidarda kalabilmeleri için ise, her yol serbest.
Bakın beyler, sizlere defalarca söylendiği halde belli ki anlamak istemiyorsunuz, belli ki işinize gelmiyor, ama bir kere daha tekrar etmiş olalım. Bakın ben size söyleyeyim.
Bu ülkenin bayrağını da, ezanını da,dinini de, Yunandan,Fransızdan, İngilizden, İtalyandan kurtaran, “ Laik Cumhhuriyetçiler “ dir.
Tavsiye ederim açın biraz Tarih okuyun.
Hepsini tarihten biliyoruz.
O günün Kuvayı Milliyecileri, bu günün Laik Cumhuriyetçileridir.
Hiç merak etmeyin, bu günün Laik Cumhuriyetçileri, o günlerde olduğu gibi bu gün de Milli ve dini hassasiyetlerin koruyucusudur.
Çok sevdiğiniz, adına övgüler düzdüğünüz Vahdettin, kendi iktidarını ve Sarayını kurtarmanın peşindeydi.
Bu günün Vahdettin’cileri ve Saraylıları ise malum. Çok iyi biliyoruz, çok iyi tanıyoruz.
“Laik Cumhuriyetçiler” Mustafa Kemal’in askerleri; dün olduğu gibi bu gün de Türkiye Cumhuriyeti’nin Bekçileridir.
Başta Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ebedi Başkumandanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm Şehitlerimizin, tüm kahramanlarımızın önünde minnetle, saygıyla ve özlemle eğiliyoruz,
30 ağustos Zafer Bayramımız Kutlu olsun.