İşte İslam coğrafyasındaki egemen güçlerin amaçladıkları üç şey…  

''Yoksullaştır, cahil bırak ve beyinlerine egemen ol''.

Sırasıyla şöyle bi inceleyelim mi?

1. Yoksullaştırma;

Bunun için yapılacak ilk iş ''İnsanları yoksulluğa ikna'' etmektir. Din adamları, kadercilik felsefesini kullanarak ''Yoksulluğun Allahtan geldiğine'' Müslümanları ikna etmeyi ne yazık ki başarıyorlar.

Esas yaşamın, mutlu yaşamın, ''Cennette olacağına'' Müslüman halkı ikna ediyorlar. İnsanlar, bu dünyada çalışıp para kazanıp daha rahat bir yaşam sürmek yerine,  zamanlarının büyük bir kısmını, adına falanca Cemaat veya falanca Tarikat denen yerlerde, sözde ibadet ettiklerini sanarak geçiriyor.

''Yoksulluğu kutsama eylemi'' sözde din adamları tarafından Türkiye'de de deneniyor.  Ancak bu denemeler,aklı başında gençler arasında rağbet görmüyor aksine ters tepki yapıyor.

Gençler Camiye gitmiyor. Neden?

Nedeni en basit ifadeyle hiç kuşkusuz, insanlara kaderciliğin ve yoksulluğun ahiret yaşamı için bir kazanç olduğunu söyleyen din adamlarının, Tirilyonluk lüx araçlarla gezmeleri, ultra lüx mekanlarda bir elleri yağda, bir elleri balda ihtişam içerisinde yaşamlarını sürdürüyor olmalarıdır.

Yoksullaştırmanın ikinci yolu da gelir seviyesini mümkün olan en düşük seviyede tutmaktır.  içerisinde bizimde bulunduğumuz İslam coğrafyasında da aynen bu taktiği uyguluyorlar.

Bunu bir örnekle açıklayacak olursak,Petrol zengini İslam ülkelerinde, petrol gelirleri halkın geneline hiç bir zaman yansıtılmaz. Devlete egemen küçük bir azınlık bütün geliri kendi aralarında paylaşırlar.

Türkiye'de ise, ENFLASYON yoluyla, geniş halk kitleleri yoksullaştırılıyor.

İnsanların Yoksul kalmalarının en önemli nedeni, sermaye birikimindeki eksiklikte yatar. Sermaye birikimi olmadığı zaman, işsizlik artar. İşsizlik beraberinde yoksulluğu getirir.

Zannedildiği gibi, insanlara işi patron vermez. İş yeri verir. İş yeri ise sermaye olmadan açılamaz.

Her ne kadar birileri Ekonominin kitabını yazdığını söylese de;

Sermayesini yurt dışına  kaçıran ülkelerde  (SERMAYE BİRİKMEZ.)

Reel faizin enflasyonun altında kaldığı ülkelerde ise sermayeyi tutamazsınız.

Yüksek vergilerin olduğu bir yerde de sermayeyi tutmanız mümkün değildir.

Sonuç olarak sermaye birikmediği gibi birikeni de yurt dışına akar.

Ve ve ve en sonunda geldiğiniz nokta siyasi istikrarsızlık olur.

2. Cahil Bırakmak;

Nobel ödüllü Profesör Dr. Aziz Sancar, ''Son 500 yıldan beri İslam ülkeleri bilime katkıda bulunamadı'' diyor. Doğru söylüyor.

Çünkü Türkiye'de dahil olmak üzere İslam ülkeleri içerisinde ''Pozitif bilimleri''  ilke edinen bir eğitim sistemini  uygulayan bir tane dahi islam ülkesi yok. Tam aksine  ezbere dayalı, dini eğitime önem veren bir eğitim sistemi üzerinde çalışılıyor. Dini eğitim ise , daha önceden söylenmiş sözleri tekrar etmekten başka bir işe yaramıyor. Türkiye’de, Fen Liselerinin on katı İmam Hatip Lisesi var. İmam Hatip Liseleri ise maalesef mesleği olmayan geniş kitleler üretiyor.

Bir de bütün bunlara ilaveten okumuş cahiller var. Bunun için, okullarda matematik dersini seçmeli hale getirmek yetiyor. İnsanları 150 kelimeyle sınırlı konuşur duruma getiriyorsunuz sonuç itibariyle  okuduğunu anlamayan, cahil bir nesil yetişiyor.

3. İnsanların Beyinlerine egemen olmak;

İnsan yoksul kalınca, her türlü yardımı kabul eder. Yardımı yapan devlet ise, yoksullaştırılan halk, bunu bir lütuf sanarak seçimlerde siyasi iktidardakilere destek veriyor.

Neden?

Yazının başında belirttiğim gibi din adamlarının yoksulluğun kader olduğunu bu insanlara benimsetmeyi ne yazık ki  başarmalarıdır.  Bu nedenle tarikatlarda, cemaatlerde ibadet ettiklerini sananlar,  beyinlerini  kullanamaz hale getiriliyorlar. Kendini yoksul bırakanın, siyasi otorite olduğunu kavrayamıyor ve körü körüne biat ediyorlar.

Ne yazık ki, yoksul ve cahil kalan ( BIRAKILAN) insanlar, yönetimlerin kulu ve kölesi olmaya mahkumdurlar.

Bu da işin “FITRAT’I”