Yazıya yaşanmış bir öyküyle başlayalım ki, ne demek istediğimizi daha iyi anlatabilme imkanını yakalamış olalım.
Gerçek ve yaşanmış bir ÖYKÜ:
Olay; Anadolu'nun bir ilçesinde yaşanıyor.
Anadolu'nun bir ilçesinde Belediye Meclisi toplanır...
Belediye Başkanı; emekli Maliye Memuru Osman Bey, meclis üyeleri; Kasap Ahmet Ağa, Bakkal Fikri, Lokantacı Ali Efendi, Minibüscü Yusuf Bey, emekli Özel İdare Memuru Haydar Bey ve buna benzer mesleklerden diğerleri.
Belediye meclisinin gündemi: İlçede baş gösteren konut sorunu.
Belediye Başkanı Osman Bey meclis toplantısının açılış konuşmasını yapar; İlçemiz göç aldı, nüfus arttı dolayısıyla yeni konutlar yapmamız lazım. Yeni Konut yapmak için “ARSA” gerekiyor der, hemen arkasından ekler. Meclis Üyemiz Minibüscü Yusuf Bey’in ilçemiz sınırları içinde 25 dönüm yeri var. Fakat bu alan, ilçemiz imar planı içinde yeşil alan görünüyor. Yusuf Bey, yeşil alan olarak görünen bu yerin yarısını belediyemize bağışlasın, bizler de imar planında değişiklik yaparak yeşil alan olarak gözüken bu yeri konut alanı olarak değiştirelim. Geriye kalan yarısı da Yusuf Bey’in konut alanı arsası olsun.
Belediyenin inşaat teknisyeni bu öneriye itiraz eder…
Bu yeri yerleşim alanı olarak imara açamayız. İnşaat yapılmasına da izin veremeyiz. İmar-İskan Bakanlığı’ndan gelen haritalarda gösterildiğine göre bu yerin altından “DEPREM FAY HATTI GEÇİYOR."
Ve belediyenin yüksek ve yüce meclisi kararını verir...
"DEPREM FAY HATTININ İLÇEMİZ İMAR PLANI DIŞINA ÇIKARILMASINA"
Yeri gelmişken söyleyeyim. Denizli Belediye Başkanlarından birisi de iş makinası kepçeyle fay hattı araması yaptırıp haberlere konu olmuştu.
Evet yaşadığımız büyük felaket sonrasında yaptıkları konutların yerle bir olduğu, binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan binaların yapımını gerçekleştiren ve adına “MÜTEAHHİT” denen insanların soruşturma geçirmeleri, eğer gerekiyorsa kanunlar çerçevesinde kalarak cezalandırmaları tabi ki gerekir.
Peki, sadece bu kişilerin soruşturularak cezalandırılması sorunun çözümü adına yeterli olacak mıdır?
Mantıklı düşünecek olursak yeterli olmamalıdır.
Belediye başkanları, meclis üyeleri, fenni sorumlular, denetim şirketleri, inşaatın başlangıcından bitimine kadar her kim varsa sorumlu tutulmalıdır.
Ne yazık ki bizim ülkemizde şehir imar planları belediyeler tarafından ve günün siyasi iktidarları tarafından düzenleniyor ve gerektiğinde de konuyla ilgili hiç bir bilgisi olmayan insanlar tarafından sorgulanmadan el kaldır, el indir yöntemiyle değiştirilebiliyor. Bu nedenle mevcut sistemin tepeden tırnağa sorgulanması gerekir.
Ama bizdeki sistem ne yazık ki, böyle işlemiyor. Siyasal iktidarlar maalesef “SEÇİM KAZANMAK” uğruna “İMAR BARIŞI” adı altında saçma sapan uygulamalara imza atabiliyorlar. Çünkü tek düşündükleri şey “PARA”
Binalar yıkılmış, insanlar ölmüş umurlarında değil.
Günümüzde yaşadığımız bu büyük felakette can kayıplarının bu derecede yaşanmaması için bir şeyler yapılamaz mıydı?
Bu soruya da Nasrettin Hoca fıkrasıyla cevap verelim.
Hoca, su getirmesi için eline testi verdiği çocuğunu tokatlar. Bunu gören komşusu hocam çocuğu neden tokatladın diye sorar. Hoca, su testisini kırmadan getirmesi için tokatladım. Testiyi kırdıktan sonra tokatlasam neye yarar diye cevap verir.
Anlayana…