Yeni olay internet haber sitesinin köşe yazarı, Gazeteci yazar Serkan Urgancı’nın, 4 Haziran günü yazdığı “yoksa sen de mi fanatiksin?” başlıklı yazısını okudum. Sayın Urgancı’nın fanatizm konusunda düşüncelerine katılmamakla birlikte, Güzel bir konuya temas ettiğini düşünüyorum.
Urgancı,bu yazıyı yazmasının nedeninin seçimlerden ve Galatasaray’ın şampiyonluğundan sonra yapılan kutlamalar sırasında yaşanan üzücü olayların meydana gelmesi olduğunu belirtiyor. (öldürülenler,dövülenler, sövülenler, kışkırtmalar ) diye sıralıyor yaşanan üzücü olayları ve tam olarak açıkça yazmasa bile bu yaşananların fanatizm sonucu meydana geldiği kanısını taşıdığını anlıyoruz.
Urgancı, yazısında fanatizm’in kelime anlamını şöyle açıklıyor; Fanatizm, bir fikir, inanç veya ideolojiye aşırı düşkünlük veya takıntılı bir şekilde bağlı olma durumunu ifade eder. Fanatizm genellikle tutkulu bir şekilde savunulan ve başkalarının farklı düşüncelerini kabul etmeyen aşırı derecede katı bir duruşla belirlenebilir.
Urgancı, kendisine göre fanatizmin en tehlikeli olanının ideolojik fanatizm olduğunu yazıyor bunu da şöyle açıklıyor. Kişinin eleştirel bakış açısı yok oluyor ve bütün akılcılık ortadan kayboluyor. Adamı kessen düşüncesini değiştiremezsin. Anlamayı bırak dinlemeyi bile reddeder,ideolojisini ölümüne savunur.
Şimdi gelelim Serkan Urgancı arkadaşımızın sorusuna.
"Yoksa sen de mi fanatiksin?"
Evet, ben de bir fanatiğim…
Atatürk’ün kurup bizlere emanet ettiği, Demokratik, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin fanatiğiyim.
Ay yıldızlı Bayrağın fanatiğiyim.
Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi ve fanatiğiyim.
Fenerbahçe futbol takımının fanatiğiyim.
Fanatik olmak kötü, veya tehlikeli bir şey değildir.
Esas kötü veya tehlikeli olan şey, Eğitimsizliktir, cehalettir…
Evet, en tehlikeli olan şey insanlara aileden, yani anne ve Babadan başlayarak daha sonrasında okullarımızda verilemeyen eğitimdir.
Yoksa her hangi bir şeyi aşkla, sevgiyle, tutkuyla sevmenin neresi kötü veya tehlikeli olabilir ki?
Bu söylemimin altını şöyle doldurayım. Bir çok konu üzerinde örnekleme yapabiliriz ama Sayın Urgancı’nın “Yoksa sen de mi fanatiksin” başlıklı yazıyı yazmasına neden olarak gösterdiği Seçimlerden ve Galatasaray’ın şampiyonluğundan sonra yapılan kutlamalarda yaşanan üzücü olayların yaşanmasının asıl nedeni olan eğitimsizliğe ve cehalete.
Seçimlerden başlayalım: (A) Partisi üyesiyiz veya bu partinin programını kendimize daha yakın buluyoruz.
(A ) Partisi Başkanı şehrimizde bir miting düzenliyor.
Biz ne yapıyoruz?
Henüz, 6-7-8, bilemedin 10 yaşındaki çocuğumuzun eline( A ) Partisinin bayrağını tutuşturup miting alanına götürüyoruz. (A ) Partisinin Başkanı başlıyor ( B) Partisinin Başkanına, yöneticilerine ve (B) partisine oy veren seçmenlere saydırmaya. o çocuklar da bütün edilen küfürleri güzelce bir ezberine alıyor.
Peki (A) Partisi Başkanı kürsüden bütün bu küfürleri ederken biz ne yapıyoruz?
Kendimiz avuçlarımız patlarcasına alkışladığımız gibi, (B) Partisine edilen küfürleri daha iyi duysun, daha iyi anlasın diye çocuğumuzu omuzlarımıza alıp bağırıyoruz. (Salla koçum bayrağıııı) . Al sana eğitim.
Şunu da not düşeyim. Maalesef ilkokul çağındaki çocukları dahi, okullardan otobüslerle taşıyıp miting alanına getiriyorlar.
( salla çocuğum bayrağııı). Al sana eğitim.
Oysa ki, çocuklarımıza anlayabileceği yaştan itibaren hem aile içerisinde hem de okulunda seçimlerin Demokrasinin bir gereği olduğunu, ülke yönetimine talip olan siyasi partilerin vatandaşa kendi politikalarını anlatarak yetki istediklerini, çoğunluğu kazanan Partinin belli bir süre ülkeyi yöneteceğini, eğer iyi yönetim gösteremezlerse bir daha ki seçimde vatandaşların bir başka partiyi yönetime getirebileceklerini bunun da Demokrasinin bir kuralı olduğu eğitimini keşke hep beraber verebilsek…
Gelelim Urgancı’nın “ Yoksa sen de mi fanatiksin?” başlıklı yazıyı yazmasında etken oluğunu söylediği Galatasaray’ın Şampiyonluk kutlamalarında yaşananları fanatizm’e bağlamasına.
Ben katılmıyorum. Yaşanan olayların nedeni, yine eğitimsizlik ve cehalet.
Şimdi diyelim ki (X) takımının taraftarıyız. (Y) takımıyla bu hafta sonu maçımız var. Her iki takımın Başkanları veya yönetimindeki diğer kişiler bir hafta boyunca verdikleri demeçlerle, Gazeteler veya Televizyonlar marifetiyle diğer takıma ağıza alınmayacak her şeyi söylüyorlar.
Peki maça giderken bizler ne yapıyoruz?
Giyiyoruz tuttuğumuz takımın formasını, aynı şekilde küçücük çocuğumuza da giydiriyoruz formayı ve Stadyumun yolunu tutuyoruz. Daha stadın dışında başlıyor küfürler ana avrat dümdüz. Stadın içerisi başka bir alem. Aklınıza gelen, gelmeyen ne kadar sinkaflı söz varsa havada uçuşuyor. Hem de büyük bir coşkuyla.
Ney miş? Deşarj oluyorlar mış!
Peki bu esnada biz ne yapıyoruz? (Salla koçum bayrağııı). Al sana eğitim.
Halbuki, yine aileden başlayarak anlayabilecekleri yaşa geldiklerinde ve okullarında bu faaliyetin bir spor dalı olduğu, bir yarış olduğu, sosyal bir faaliyet olduğu, yarışı önde bitirenin tebrik edilerek bir sonraki yarışa daha iyi hazırlanıp yarışın kazanılabileceği eğitimini keşke hep beraber verilebilsek.
Esas tehlikeli olan, bir insanın her hangi bir şeyi aşkla, sevgiyle, tutkuyla sevmesi veya bağlanması değil, Eğitimsizliktir, dolayısıyla Cehalettir.
Ben bu görüşteyim.