Yasal çalışma saatleri günde sekiz saatle sınırlandırılmış görünse bile, günümüzde iş hayatı içerisinde pek çok insan günde ortalama 10 saat harcıyor. ( Trafik vs. ).
Bu durum da çalışanlar üzerinde strese neden olmakta. Stres ise dolaylı olarak uyku bozukluğu, depresyon, migren, panik atak gibi çeşitli sağlık sorunlarına beraberinde getirebilmektedir.
İş hayatında çalışanların aldıkları ücretlerin, günümüz şartlarında yetersiz kalması gibi pek çok sorun yaşansa da, insanları en çok etkileyen ve hastalanmaya kadar gidebilen konuların başında, insan ilişkilerinde yaşanan çatışmaların her iki tarafı da tatmin edecek bir şekilde ve zamanında çözüme kavuşturulamaması gelmekte.
İşte bu nedenlerle iş sağlığı ve güvenliği çok büyük önem arzediyor...
Yoğun çalışma saatleri, ulaşılması imkânsız gibi görünen proje hedefleri ya da, kişinin iş tanımının dışına taşan görev listeleri, çalışanlar için her günü kötü bir kâbusa dönüştürebiliyor.
Şurası bir gerçek ki; iyi yönetilemeyen işletmelerde, bezginlik ve işe odaklanma güçlüğü ve nihayetinde de performans düşüklüğü kaçınılmazdır.
Yoğun çalışma saatleri ve görev tanımı dışındaki işlerin dayatılması, çalışanlardaki tükenmişlik hissinin her geçen gün daha da artmasına sebep oluyor.
Eğer çalışma yaşamındaki aşırı baskılar yeterince önemsenmez ve çözüm yolları aranmaz ise sonraki aşamalarda depresyon, panik atak, migren ve sebebi bulunmayan ağrıların yaşam kalitesini çok düşürdüğünü görebiliyoruz. Bu da motivasyon ve üretim kaybına neden oluyor.
Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği çok önemli...
Ekip İçindeki Uyumsuzluk, İşin Kendisinden Fazla Yoruyor...
Sektörler, yöneticiler ve çalışan bireyler farklı olsa da işyerlerinde ekip arkadaşlarının birbiriyle uyumsuzluğu, kolayca üstesinden gelinebilecek meseleleri kronik tartışmalara ve kavgalara dönüştürüyor. Genellikle aynı dili konuşamamak ve iletişim sorunları, yapılan işten daha fazla yorucu hale geliyor...
Şirketlerde gerçekten çalışanlar ile ağzı iyi laf yapıp göz boyayanlar arasındaki farkın, yöneticiler tarafından görülememesi, asıl emek veren çalışanların mağdur olması veya istifasıyla sonuçlanabiliyor.
Açıkça görülüyor ki, çalışma yaşamındaki çatışmalar zamanında çözülüp sonuca ulaştırılamaz ise, kronik hale gelebiliyor ve ortamda yer alan herkesin huzurunu, ruhsal ve bedensel sağlığını bozma riskini içeriyor.
Peki, nasıl davranılırsa bu çatışmalar çözülebilir?
Sosyal ilişkilerin tamamında olduğu gibi, iş yaşamında da çalışma ekibinin her üyesine ayrı ayrı önem vermek gerekiyor. Bir ortamda mutlu olmak istiyorsanız oranın çaycısından genel müdürüne kadar her kademe ile uyumlu ilişkiler kurabilmeniz gerekli. Bu ilişkiler sadece insani açıdan değil, iş yerindeki verimliliğin artırılabilmesi ve sorunların kolaylıkla aşılabilmesi açısından da büyük önem taşıyor.
Bir fikir ayrılığı yaşandığında, korkularınız nedeniyle kendinizi ifade etmekten çekiniyorsanız veya ilişkileri bozmamak için karşınızdaki kişiyi idare ediyor ya da alttan alıp onun hakimiyetini kabul ediyorsanız, amaçlarınızı asla gerçekleştiremezsiniz.
Sadece kendi amaçlarınıza yoğunlaşıp çalışanlar arasındaki dengeyi gözetmeden hareket ettiğinizde ise, yine çalışma arkadaşlarınızla ilişkileriniz ve uyumunuz bozulacaktır.
Çatışmaları çözmek için sorunu doğru tanımlayıp, konu ile ilgili tarafların bir miktar kendi çıkarlarından ödün vermelerini kabul ettirebilecek cazip bir denge noktası bulmak gerekir.
İş sağlığı ve güvenliği konusu sayfalarca anlatılabilir ancak özetlemek gerekirse;
Önce çekinmeden sorunu ortaya koyun.
Çözüm önerilerinizi sıralayın.
Karşınızdaki kişinin fikirlerinin, haklı gördüğünüz kısımlarını da konuşma içerisinde mutlaka belirtin ve onu anladığınızı vurgulayın.
Bir çözümün, iki taraf için de tatmin edici olması gerektiğinden taleplerinizde bir miktar esnemeyi kabullenin.
Pınar ERGÜN: Çevre Mühendisi, İş güvenliği uzmanı.